2.3.14

Kitap Yorumu: Kaçığın Kızı || Megan Shepherd





 Aşağılandı, 
Babasının günahı yüzünden. 
Aşık oldu, 
Eski hayatından çıkıp gelen erkeğe. 
Yemin etti, 
Ailesinin geçmişi hakkındaki gerçeği bulmaya. 







İlk önce şunu söylemeliyim ki bu kitap insanın nefesini kesiyor. Dün akşam bitirene kadar elimden bırakamadım. Juliet ile birlikte korkarak, onunla nefret ederek, sinirlenerek, ümitsizliğe düşerek, aşık olarak nefesim kesile kesile okudum. Ve sonunda onunla ağlayarak bilmediğim bir okyanusta o sandalda sürüklendim. Kitabı kapattım ve Dex’e bu kitabı çıkardığı için teşekkür ettim. H.G. Wells’e ise Megan Sherperd’e ilham kaynağı olduğu için kocaman sarılasım geldi.
Eminim H.G. Wells’i bilmeyeniz yoktur. Kendisi Dr. Moreau’nun Adası kitabının yazarı. Kaçığın Kızı da ondan esinlenilmiş bir kitap. 


Juliet Moreau, Londra’da bir üniversitede temizlikçi olarak çalışıyordur. Ama onun bu duruma düşmesinin sebebi çok ünlü cerrah olan babasının skandalı. O skandal yüzünden hayatı kökten değişiyor. Annesi ölünce parasız bir şekilde yaşamaya çalışıyor. Bir gün tıp öğrencilerinin yaptığı ameliyata denk geliyor ve korkudan eli ayağına dolaşıyor. Çünkü tıp öğrencileri yasak olan bir ameliyat –Viviseksiyon, canlı denek hayvanlarının kesilmesi – yapıyorlar. Ve direk olarak babası aklına geliyor. Çünkü skandal bu yüzden çıkıyor. Babası yapmaması gereken ameliyatlar yapıyor ve tıp dünyasındaki arkadaşları tarafından kasap olarak damga yiyor. Juliet bu sırada çocukların bir kitabını fark ediyor. Kitap babasına aittir. O kitabın peşine düşerek öldüğü sandığı babasını bulacağını düşünüyor. Böylece eski uşakları olan Montgomery’i buluyor. Ve babasının bir adada yaşadığını, Montgomery’nin ona yardım ettiğini öğreniyor. Çok sevgili Montgomery’i tehdit ederek onunla ve yardımcısı Balthasar’la birlikte adaya doğru uzun bir yolculuğa çıkıyor. Yoldayken okyanusta sandalın içinde tek başına bir adam buluyorlar. Hemen gemiye alıyorlar ve kazazedemiz Edward’la tanışıyorlar. Edward, Viola adında bir gemide yolcu olduğunu, babasından kaçtığını söylüyor. Hep birlikte adaya doğru yol alıyorlar. Juliet’in tek düşüncesi babası hakkında söylenilenlerin doğru olmadığını görmek ve uzun zamandan sonra Dr. Moreau’ya kavuşmak. Keşke işler o kadar kolay olsa. Olmuyor. Juliet bunu hissediyor yoldayken. Adaya ayak bastığında da aslında her şeyi öğrenmiş oluyor. Babası kendi adasında tanrı gibi görülüyordur ve hayvanlardan insan yaratıyordur. İnsanın okuyunca tüyleri diken diken oluyor. Juliet gibi kendinizi hayal bile edemeyeceğiniz bir dünyada buluyorsunuz. 




“Ben bir canavar değilim Juliet. Babanın gerçekleştirmek istediği her şeyim. Zekiyim. Şefkatliyim. Sadığım. Ama karanlık yanımda var. İnsan gibi gözüküyorum ama hayvan bedeni hala içimde yaşıyor. Kemiklerimin içinde onun kemikleri var. Damarlarımda onun kanı akıyor.” 





Kitap kesinlikle iyi kurgulanmış. Hayvanları nasıl insanlaştırdığını anlattığı yere kadar bu düşünceye pek inanasım gelmiyordu. Ama Megan Shepherd öyle bir açıklama karşınıza getiriyor ki bu zamanda bile olabilir mi böyle şeyler diye düşünmenize neden oluyor. 21. yüzyılda yaşıyoruz ve bence bilim dünyasında ileri ki zamanlarda böyle bir şey duyarsak hiç şaşırmam –sonuçta koyun bile kopyaladılar yani :) 

Kaçığın Kızı kesinlikle okunması gereken kitaplardan. Değişik kurgusu ile sizi alıp Dr. Moreau’nun Adasına yolculuğa götürüyor. Kitabın devamı olan Her Dark Curiosity bu yıl Ocak ayında çıktı. Juliet’in öğrendiklerinden sonra nasıl eski yaşamına döneceğini merak etmiyor değilim. Dex bizi pek fazla bekletmeden 2. kitabı çıkaracaktır diye düşünüyorum. Ve bu sene okuduğum en iyi 2. kitap arasına girdi. Geçte olsa okuduğum için mutluyum :) 



Melis A. 


Orijinal adı: The Madman’s Daughter
Yazarı: Megan Shepherd
Yayınevi: DEX

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder